Çalışma hayatının içerisinde işverenlerin işçilerden teminat amaçlı senet alması sık karşılaştığımız bir durumdur. Bu senetler teminat senedi adı altında alınmasına karşın iş ilişkisi sona erdiğinde işverence icra takibine konu edilebilmekte, çoğu zaman da işçiler bu senedin icraya konulmasından korktuğu için işverenden yasal haklarını talep etmekten çekinmektedir. Peki, işveren tarafından alınan bu senetler geçerli midir?

İş Kanunu ve ikincil mevzuatında, işverenin işçiye boş senet imzalatmasının herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır. Bu türden senetlerin hangi durumlarda geçerli olduğu ya da işçiye imzalatılan bu tür senetlerin ne gibi sonuçlar doğuracağı Yargı kararları ile açıklanabilecek bir konudur. İşverenlerin özellikle senedin içeriğini düzenlemeksizin işçiye imzalattığı ve iş akdinin sona ermesi ile birlikte içeriğini doldurarak borç senedi olarak icra takibine verdiği durumlarda, işçi bu senedin başlangıçta boş olarak teminat amaçlı olarak düzenlendiğini ve içeriğinin daha sonra işverenlikçe doldurulduğunu ispat etmekle yükümlü olacaktır. Çünkü ortada işçi tarafından imzalanmış bir senet bulunmaktadır. Ancak her ne kadar hukuk düzeninde yazılı belgenin aksinin ancak yine yazılı bir delille ispat edilebileceği kuralı yer almaktaysa da iş ilişkisinin zayıf tarafını temsil eden işçinin bu iddiasını tanık beyanları dahil her türlü delille ispat edebileceği Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 30.06.2014 tarihli 2012/22338 Esas 2014/22396 Karar sayılı içtihadında bu husus yer almaktadır. Dolayısıyla sonradan içeriği doldurulan senetlerin her türlü delille hatta işyerinde çalışan tanıkların beyanları ile geçersizliği ispat edilebilir.

Bu tür senetlerin işverenliğin iddia ettiği gibi borç senedi olup olmadığının tespiti konusunda yine Yargıtay birtakım koşulların varlığını araştırmaktadır. Bunlardan ilki senedin düzenlendiği tarih ile borç ilişkisinin ortaya çıktığı tarihin tutarlı olması gerektiğidir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2009 tarih 2007/36276 Esas 2009/1590 Karar sayılı içtihadında “…Davacı 06.06.2000 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını işe başladığı tarihte işverence boş bir senet imzalattırıldığını,  02.03.2002 tarihinde işyerinden ayrıldıktan sonra senedin doldurularak işleme konulduğunu iddia ederek söz konusu senetten dolayı işverene borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, davalı, davacının 2001 yılının ortalarında evleneceğini, paraya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine senedin tanzim edildiğini ancak ödenmediğini, protesto çektiklerini davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İşveren davalı, senedin davacının evleneceğini, paraya ihtiyacı olduğunu beyan etmesi nedeniyle borç para teminine yönelik olarak düzenlendiğini savunmuş ise de, davacı 21.07.2000 tarihinde evlenmiş olup bono ise 06.06.2001 tanzim tarihlidir… Tüm bu sebeplerle dava konusu senetten dolayı davacının davalı işverene borçlu olmadığı, senedin karşılıksız olarak teminat senedi şeklinde düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi hatalıdır.” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Yine bu tür senetlerle ilgili olarak Yargıtay tarafından varlığı araştırılan bir başka husus; senedin temeli gerçekten bir borç ilişkisine dayanıyor ise işverenliğin yasal olarak tutmak zorunda olduğu ticari defter ve belgelerinde bu borca ilişkin kayıt bulunup bulunmadığıdır. Çünkü bu türden bir borç ilişkisine dayanan işlemlerin bahsi geçen defterlerde gösterilmesi kanunen bir zorunluluktur. İş Mahkemelerinde yapılan araştırma neticesinde bu yönde bir kayda rastlanılmaması durumunda senedin teminat senedi olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 20.03.2014 tarih 2013/26246 Esas 2014/6459 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir.

Senedin Borç Senedi Olmayıp Teminat Amaçlı Alındığının Kabulü Halinde;

Öte yandan senedin borç senedi değil de teminat senedi olarak kabul edilmesi durumunda nasıl sonuç doğuracağı konusu önem kazanacaktır. Çünkü yukarıda ifade edildiği üzere, belirli şartlar altında senedin borç senedi olmayıp, teminat amaçlı düzenlendiği iş mahkemelerince kabul edilmektedir. Teminat amaçlı düzenlenen senedin geçerliliği ise var ise işçinin işverene vermiş olduğu zarar miktarı ile sınırlı olarak geçerlidir. Böyle bir durumda zarara uğradığını ileri süren işveren bu iddiasını ispatlamak zorundadır.  Yargı kararları da bu yöndedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 04.03.2012 tarih 2010/48459 Esas 2013/7493 Karar sayılı içtihadında “…İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar veya yedindeki nakit miktarı ile sınırlıdır. Zararı ve davacı işçiden alacağı olduğunu işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır.” şeklinde kurulan hükümle bu durum açıkça izah edilmiştir.

Netice itibariyle işçi ile işveren arasında iş ilişkisinden başka bir ilişkinin varlığı kanıtlanmadıkça alınan senet geçerlilik kazanamaz. Buna rağmen çoğu zaman işverenler, işçinin hak kazandığı kıdem, ihbar ve diğer işçilik alacaklarını ödememek adına söz konusu senetleri doldurarak işçi aleyhine takibe girişebilmektedir. Ancak işçi gerçekten işverene büyük bir maddi zarar vermiş ve işveren bunu işçiden tazmin edememiş ise işveren elindeki bu senedi kullanabilmekte ve o şekilde zararını giderebilmektedir. Burada bahsedilen zararı işveren ispatlamak zorundadır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işveren tarafından zarar veya alacak kanıtlanmadığı sürece geçersiz sayılmaktadır.

Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2017 tarih 2017/466 Esas 2017/1079 Karar sayılı içtihadında da “…İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar veya yedindeki nakit miktarı ile sınırlıdır. Zararı ve davacı işçiden alacağı olduğunu işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır.

Dosya kapsamı, tanık anlatımı, hayatın olağan akışı ve emsal işyerlerinde yapılan uygulamalar dikkate alındığında; takibe konu senedin, davacıdan işe girerken boş olarak alınan senet olduğu anlaşılmaktadır.

Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre teminat senedi olarak alınan senedin icraya konulması durumunda işverenin bir zararı var ise ispat etmesi gerekir. İşveren buna dair herhangi bir delil sunmamıştır. Yine, davalı taraf davacı ile aralarındaki borç ilişkisinin nedenine dair her hangi bir savunma yapmamış, delil de sunmamıştır…” denilmek suretiyle bu durum açıkça izah edilmiştir.

 

Comments are closed